Anne Bebek İlişkisi
Annenin bebek ile ilişkisi doğumdan çok öncesine, bebeğin rahme tutunmasına dayanır. Anne ile bebeğin ilişkisi başka yerde görülmeyecek türde, son derece farklı dinamiklere sahip bir ilişki olarak kabul edilir. Doğumdan sonra ağlayan bebeklerin annelerine verilmesi ile beraber sustukları gözlemlenir. Annenin kokusu, ses tonu, kalp ritmi gibi etmenler bebek ile ilişkinin ilk adımlarını oluşturur. Bebeğin anne karnından alışkın olduğu bu etmenler onun kendini güvende hissetmesini sağlar. Bebekler doğdukları andan itibaren annenin sesini ve tenini tanır. Ayrıca emzirme ile beraber anne ile bebek arasındaki bu bağ daha da kuvvetlenir ve gelecekteki ilişkinin temelleri atılmış olur. Emzirmek sadece fiziksel bir doyum sağlamaz aynı zamanda çocuğa sıcaklık ve güven duygularını verir. Bir sebeple emziremeyen anneler, bebeklerini besleme sürecinde onları kucaklarında tutarken fiziksel teması kurabilir ve gülümseyerek, bebekle konuşarak bu süreci keyifli ve arzulanan bir konuma getirebilirler. Bebeğin ihtiyacı, fiziksel ihtiyaçlarını zamanında karşılayan (beslenme-uyku-alt değişimi) ve kaygı ve korku hissettiren durumlar karşısında sakin kalıp bebeğe güven veren bir konumda olan bir anne modelidir.
Fiziksel Temas
Bebeklik döneminde bebeğe verilebilecek olan en önemli duygu güven ve sevgidir. Bu iki duygu bebeğin yetişkin hayatına direkt olarak etki eder. Bu duygular aynı zamanda yerine farklı bir şey konamayacak duygulardır. Emzirmek ve bebeğin fiziksel ihtiyaçlarını zamanında ve yeterli şekilde yerine getirmek ilişkinin kurulabilmesi için büyük önem arz eder. Sarılmanın rahatlatıcı bir etkisi olduğu kanıtlanmıştır. Emzirme ile başlayan güçlü ilişki sarılma ve kucaklama gibi ten teması içeren hareketlerle daha güçlü hale gelir. Beden temasının yanı sıra koklama ve görme gibi duyuların kullanılması çocuğun annesine olan güveninin artmasının önünü açar. Bu nedenle anneler yeni doğan çocuklarına sık sık sarılmalı ve onlarla vakit geçirmelidir. Doğumdan itibaren annenin çocuğa aynı ninnileri söylemesi, aynı masalları anlatması bir süre sonra, bunları tanıyıp zor durumlarda sakinleşmesini sağlamanın yanı sıra ileride dil gelişimi için iyi bir zemin oluşturur. Cıvıldama döneminde annenin çocuğun çıkardığı sesleri gülümseyerek taklit etmesi, onunla bol bol konuşması anne bebek ilişkisine ve yine dil gelişimine olumlu fayda sağlayacaktır.
Doğum ve Sonrası
Hamilelik esnasında anne vücudunda salgılanan hormonlar anneyi hem fiziksel hem de ruhsal olarak doğuma hazırlar. Doğum sonrasında ise bu hormonların etkileri gerçeğe döner ve anne ile bebek ilişkisine yeni katmanlar eklenir. Doğumun gerçekleşmesi aynı zamanda yeni bir sorumluluğun da gelmesi anlamına gelmektedir. İlk evrede bebeklerin bildiği tek iletişim yolu ağlamaktan ibarettir. Bebekler sadece bir şeye ihtiyaç duyduklarında değil aynı zamanda sadece orada olduklarını hissettirmek için bile ağlayabilirler. Hem anne hem de bebek yeni bir hayata uyum sağlarken çeşitli zorlukların yaşanması tamamen doğaldır. Zaman geçtikte anne ve bebek arasında daha detaylı ve kompleks iletişim kanalları gelişir. Bununla beraber ilk başlarda yaşanan zorlukların da üstesinden gelinmeye başlanır. Bu nedenle annenin alışma döneminde hem kendine hem de bebeğe zaman tanıması son derece önemlidir.